1980 ve 1990’lı yıllarda şehirlerin dört bir yanında yer alan, vatandaşların acil durumlarda sığındığı, bazen bir haberleşme noktası bazen de bir buluşma yeri olan telefon kulübeleri, cep telefonlarının yaygınlaşmasıyla işlevini kaybetti.
Yıllar boyunca hem iletişim hem de şehir estetiğinin önemli bir parçası olan kulübeler, bugün nostaljik birer simge olarak ayakta kalmaya çalışıyor. Uzmanlar, telefon kulübelerinin yalnızca teknolojik bir araç değil, aynı zamanda şehir kültürünün önemli bir unsuru olduğunu vurguluyor.
Hâlâ bazı şehir merkezlerinde rastlanabilen kulübeler, özellikle nostalji tutkunları ve fotoğraf meraklıları için adeta birer “zaman kapsülü” niteliği taşıyor. Bir dönemin heyecanını, sabırsızca çevrilen numaraları, jeton ya da kart seslerini hatırlatan bu yapılar, geçmişle bugünü buluşturan bir hatıra noktası olarak değer görüyor.
Yetkililer ise kültürel açıdan önem arz eden kulübelerin korunması gerektiğini ifade ediyor. Bazı belediyeler, kullanılmayan kulübeleri restore ederek müze köşelerine, sergi alanlarına veya tematik dekorlara dönüştürmeyi planlıyor. Bu çalışmalar, hızla değişen teknoloji karşısında kaybolan bir dönemin izlerini gelecek nesillere aktarmayı amaçlıyor.
Akıllı telefonların hâkim olduğu bu çağda, telefon kulübeleri artık bir iletişim aracı olmaktan çok geçmişe açılan nostaljik bir kapı... İnsanların birbirine ulaşmak için sarf ettiği çabanın simgesi olan bu kulübeler, hafızalarda yaşamaya devam ediyor.
