Uzmanlara göre yıl sonunda satışların 50 milyar TL’yi aşmasıyla rekor kırılabilir.
Türkiye ekonomisinde yaşanan sıkı para politikası, yüksek enflasyon ve siyasi belirsizlikler, şirketlerin ve bireylerin ödeme gücünü zorlarken, bankaların tahsili gecikmiş alacak portföylerinde de dikkat çekici bir büyüme yaşanıyor. Bankacılık sektörü, bu yılın ilk yarısında toplam 24,7 milyar liralık tahsili gecikmiş alacağı varlık yönetim şirketlerine satarak geçen yılın aynı dönemine kıyasla satış hacmini yüzde 68,7 oranında artırdı.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, 2023 sonunda 287,5 milyar lira olan takipteki alacak bakiyesi, 2024'ün haziran ortasında 420,2 milyar liraya ulaştı. Özellikle bireysel kredi kartları ve ihtiyaç kredilerindeki takip oranı dikkat çekerken, sadece bu kalemlerdeki sorunlu alacak miktarı 179,4 milyar liraya yükseldi.
Varlık yönetimi şirketlerinin sektör verilerine göre, bankalar 2023’ün ilk çeyreğinde 5 milyar liralık tahsili gecikmiş alacak satarken, 2024’ün aynı döneminde bu rakam 13,1 milyar liraya ulaştı. İkinci çeyrekte ise satış miktarının 11,6 milyar lira seviyesinde olduğu hesaplanıyor. Böylece yılın ilk yarısında toplam 24,7 milyar liralık alacak elden çıkarılmış oldu.
Uzmanlara göre bu ivmeyle yıl sonunda tahsili gecikmiş alacak satışında 50 milyar lira eşiği aşılabilir. Bu da 2024'e göre yüzde 23’lük yeni bir artış anlamına geliyor. 2023’te 40,7 milyar lira olan satış hacmi, bu tahminlerin gerçekleşmesi halinde 2025’te yeni bir rekorla sonuçlanacak.
Ekonomim'in haberine göre, gelecek Varlık Yönetimi Genel Müdürü Sezin Ünlüdoğan da sürece ilişkin değerlendirmesinde, bu yılın sonunda 45 ila 55 milyar TL arasında bir satış hacmi öngördüklerini belirterek, sektördeki liderliklerini sürdüreceklerini vurguladı. Ünlüdoğan, birey ve kurumların ekonomik sisteme yeniden kazandırılması amacıyla yapılandırma ve dijitalleşme odaklı yeni çözümler geliştirmeye devam edeceklerini de ifade etti.
Artan takipteki alacaklar ve hızlanan varlık devri süreci, yalnızca finansal sistemin değil, hanehalkının da ekonomik dayanıklılığına dair önemli sinyaller veriyor. Bankacılık sektörünün yılın ikinci yarısında nasıl bir rota izleyeceği ise, hem faiz politikaları hem de makroekonomik görünümle yakından ilişkili olacak.