TUNCER ERTANA

Tarih: 17.05.2025 13:57

DEVLET ADAMLIĞINI HERKES YAPABİLİR Mİ?

Facebook Twitter Linked-in

Oysa bu kişilerin tek “suçu”, kendi menfaatlerinden ziyade devletin menfaatlerini her şeyin üstünde tutmalarıdır. Ne yazık ki bu anlayış, onları çoğu zaman eleştirilerin ve hedef göstermelerin odağı haline getirir. Eğer bu kişi bir yönetici konumundaysa, daha da fazla tepki çeker. Çünkü toplumun bir kesimi, bu tür ilkeli insanların iş başında olmasından rahatsızlık duyar.

Bu tür yöneticilerin çevresine baktığınızda ise çıkar peşindeki “yalaka takımı”nın uzak durduğunu görürsünüz. Çünkü bu insanlar çıkar ilişkilerine prim vermez, devletin bekasını her şeyin üstünde tutarlar.

Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinden bu yana yaşanan toplumsal yozlaşma, bireyleri devletin menfaatinden çok kendi çıkarlarını ön planda tutmaya itmiştir. Bu değişimle birlikte ülke şartları ağırlaşmış, benmerkezci bir zihniyet toplumu kuşatmıştır. Bugün kendi çıkarı için yüzlerce insanın zararını görmezden gelen yöneticiler, kendi geleceği için ülke geleceğini hiçe sayan siyasetçiler toplumda itibar görür hale gelmiştir.

Bu durum, toplumun artan gelecek kaygısıyla "Benim ülkem, benim geleceğim" gerçeğini göz ardı etmesinden kaynaklanmaktadır. Oysa devlet adamlığı kolay bir iş değildir. Bu makam yürek ister, azim ister, sabır ve metanet ister. Hele siyasette gerçek anlamda devlet adamına rastlamak son derece zordur. Çünkü siyaset yapmakla devlet adamlığı yapmak aynı şey değildir. Devlet adamı, vatandaşın her işine "olur" gözüyle değil, "acaba" gözüyle bakar. Bu da onu vatandaş nezdinde mesafeli ve zor ulaşılan biri haline getirir.

Toplum, bugüne kadar politikacılardan “Tamam, hallederiz” gibi vaatler duymaya alıştığı için, gerçek devlet adamlarına değil, popülist siyasetçilere yönelmeyi tercih etmiştir. Ancak ne mutlu ki, hâlâ az da olsa, ilkeleri uğruna mücadele eden, devletin çıkarlarını öncelik gören bazı devlet adamları vardır. Bugün bu insanlar, çıkar gruplarının hedefi halindedir ve bu da endişe vericidir.

Türkiye Cumhuriyeti bugün, dışarıdan emperyalist güçlerin, içeriden ise işbirlikçi odakların ablukası altındadır. Halkımız, kime ne kadar güvenebileceğini şaşırmış, adeta kendi ülkesinde yabancılaştırılmanın şokunu yaşamaktadır. Ancak bu milletin bağrından çıkan, yüreğiyle görev yapan gerçek devlet adamları sayesinde ülkemiz hâlâ büyük bir buhranın eşiğinden dönmektedir.

Artık bu devlet yanlısı zihniyetin mücadelesine toplum olarak destek olma zamanı gelmiştir. Bu ülkede namuslu insanların, en az namussuzlar kadar cesur olması bir zorunluluk haline gelmiştir. Hepimiz, kişisel çıkarlarımızdan çok ülke menfaatlerini öncelemek zorundayız. Devlet adamlığı vasfı, yöneticilik makamında bulunan herkes için bir ön şart olmalıdır. İşte o zaman ülkemiz kalkınır. İşte o zaman milletimiz, gerçek anlamda insan olmanın ve vatandaş olmanın kıymetini kavrar.

Bu nedenle devlet adamlığı vasfına sahip yöneticilerimize sahip çıkmak, her Türk vatandaşının –özellikle de ülkesini kendi menfaatinden üstün tutan Atatürk Milliyetçilerinin– görevi olmalıdır.

Ne mutlu Türk’üm diyene!
Ne mutlu bu uğurda mücadele edenlere!

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —