28 Ağustos Perşembe Niğde’nin Bor ilçesinde bulunan Çukurkuyu Kasabasında gerçekleştirilen bir sanatsal etkinliğe katıldım. Hem sanat anlamında ruhumu dinlendirdim. Hem de röportajlar yaptım. Annemi de götürdüm. Annem çok fazla yürüyemediği için sanatçıların sanatsal etkinliklerini uzaktan izleme fırsatı buldu. İşimizi alanda bitirdikten sonra dönüş yoluna çıktık. Daha yola çıkmadan sanki hisseder gibi haydi hayırlısı dedim.
Ömer Halisdemir Parkı’ndan araçla çıkar çıkmaz yaklaşık 200 metre ileride kalabalığı gördüm bir kaza olmuştu ve jandarma ekipleri trafiği düzenlemeye çalışıyorlar aynı zamanda kaza yapan araçları yoldan çekilmesi için hazırlık yapıyorlardı bize alternatif yolu gösterdiler ve yolumuza devam ettik. Daha 300 metre gitmeden başka bir jandarma ekibi anladığımız kadarıyla işçiler arasında çıkan bir duruma müdahale ediyorlardı.
Hayırdır inşallah olay üstüne olay bakalım yol boyu neyle karşılaşacağız diyerek gönlümüzü de güzel düşünmeye iterek yola devam ettik. Çukurkuyu’ya gidenler bilirler. Kasabanın girişinde büyük bir kavşak vardır. Oradan Bor yönüne döndüğümüzde yol kenarında bekleyen yaşlı bir amcaya gözüm takıldı. Alayım mı? Almayayım mı? Güvenilir mi? Güvenilmez mi? diye kendimle savaşırken bir anda durdum. “Amca Bor’a gidiyorsan götüreyim” dedim. Amca da teşekkür ederek bindi. Bir müddet sessizlik oldu.
Sonra sordum amcaya
- Çukurkuyulumusun amca?
- Hayır kızım Ereğli’nin bir köyündenim.
- Hayırdır amca ne yapıyorsun buralarda?
- Doktora gideceğim kızım.
- Ereğli’de doktor yok mu amca?
- Vardır elbet ama kızım benim kulağıma bir şey oldu. Kaç zamandır sıra almaya çalışıyorum ama alamadım. Niğde’de sıra bulunca buraya geldim.
- Ereğli ile Niğde arası uzak değil mi amca?
- Uzak olmasına uzak kızımda bizim köy pek değil?
- Pek değil dediğin köyden ne kadar sürede geldin buraya gelmek için kaç para verdin amca?
- Süre uzun olmasına uzun oldu ama para vermedim kızım.
- Otobüse yada dolmuşa para vermedin mi?
- Hayır vermedim kızım çünkü otostop ile geldim.
Kısa bir şaşkınlık ve sessizlikten sonra tekrar sordum.
- Bize bindiğin gibimi geldin yani o kadar yolu? Peki doktora yetişebilecek misin?
- Yetişirim kızım sorun yok randevum yarın bugün Bor’dan Niğde’ye otobüsle geçersem akşam onlarda kalır yarın doktora giderim.
- İyi bari amca en azından kalacak yerin varmış.
- Var kızım da zor oluyor. Şu kulağımın sıkıntısı hayırlısı ile bir bitseydi.
- İyi olur inşallah amca.
- İnşallah kızım
Bu muhabbet ve kısa bir güncel konuşmanın ardından Yaşar Amca’yı otobüs durağına bırakıp uzaklaştık. Yıllarca hastahane hastahane dolaşıp sevdikleri için şifa arayan biri olarak yaşadıklarım gözümün önüne deldi. Onca şey yaşadık ama otostopla bir şehirden bir şehire hastane için gitmek için otostop çekmek belkide hiç aklıma gelmedi. 21. Yüzyılda bir kulak burun boğaz doktoruna görünmek için sırf sıra bulamadığından dolayı yollara revan olan muhtemel 70 yaş üstü olan Yaşar amcaya ve onun durumundakilere üzüldüm. Nasıl üzülmem sağlıkta çağ atladık, kuyrukları bitirdik dediklerinde evlerde gizli görünmeyen kuyruklar olduğunu o kuyruklarda bir adım öne geçebilmek sadece muayene olabilmek için yüzlerce kilometreyi otostop çekerek gelmeye çalışan yolda başına ne geleceğini bilmeden yollara düşen Yaşar amaca gibilerin haline yine üzülmek bana ve anama kaldı.
Sağlıkla yaşayacağınız güzel günleriniz olsun dostlar…