Bu hafta sonu, Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu’nun 28. Başkanlar Kurulu toplantısı vesilesiyle komşu ilimiz Nevşehir’deydim.
Kapadokya Gazeteciler Cemiyeti ev sahipliğinde düzenlenen ve İki gün süren program boyunca sadece mesleki gündemleri değerlendirmekle kalmadık; Nevşehir’in tarihi, kültürel ve doğal güzelliklerine de tanıklık etme fırsatı bulduk. Ve bir kez daha, turizmin bir şehrin kaderini nasıl değiştirdiğini yerinde görerek şahit olduk.
Kapadokya’nın kalbinde yer alan Nevşehir, turizm sayesinde adeta yeniden doğmuş.
Şehre girer girmez insanı etkileyen ilk unsur, düzen ve temizlik. Sokaklar pırıl pırıl, alt yapı sorunu yok denecek kadar az. Kaldırımlar estetik anlayışla döşenmiş, peyzaj düzenlemeleri özenli, ışıklandırmalar bile adeta sanatsal bir dokunuş taşıyor. Kent, sadece ziyaretçilerini değil; kendi sakinlerini de yaşanabilir bir şehirle ödüllendiriyor.
Turizmin kazandırdığı ekonomik güçle şehir adım adım gelişmiş. Butik otellerden beş yıldızlı konaklamalara, kafe ve restoranlardan hediyelik eşya dükkanlarına kadar her şey turiste hitap edecek kaliteye ulaşmış. İnsanlar güler yüzlü, şehir misafirperver. Sadece görsel olarak değil; sosyal ve kültürel açıdan da tam bir canlılık hâkim.
Açık hava etkinlikleri, kültürel sergiler, rehberli turlar… Nevşehir artık yalnızca bir gezi rotası değil, yaşayan bir kültür alanı.
Peki ya biz?
Nevşehir’in yanı başında yer alan Niğde olarak biz neredeyiz?
Bizim de güzelliklerimiz var elbette. Göllüdağ, Aladağlar, Çinili Göl, Roma Havuzu, Tyana Antik Kenti, Gümüşler Manastırı... Ancak bu değerleri dünyaya ne kadar tanıtabiliyoruz? Kaç kişi Niğde’nin bu zenginliklerinden haberdar? Hangi turist rotasına Niğde dâhil?
Nevşehir şehirleşirken, biz hâlâ potansiyelimizin tozlu raflarında bekliyoruz. Nevşehir, turizmi kalkınmanın lokomotifi haline getirmiş. Bizde ise bu potansiyel henüz bir projeye, bir vizyona, bir stratejiye dönüşebilmiş değil.
Niğde’de de tarih var, doğa var, kültür var. Ama eksik olan bir şey var: Bunları birleştirip doğru sunmak!
Artık Niğde olarak kabuğumuzu kırmanın, doğamıza ve tarihimize sahip çıkmanın ve bunları profesyonel şekilde tanıtmanın zamanıdır. Sadece tabela koymakla, bir-iki broşür bastırmakla bu işler olmuyor. Turizme yatırım yapmak; aslında insanımıza, şehrimize ve geleceğimize yatırım yapmaktır.
Nevşehir örneği yanı başımızda duruyor.
Sadece bakmak değil; görmek ve harekete geçmek gerekiyor.
