Bir şehrin gerçek kalkınması, insanlarının birbirine olan bakışında, dayanışmasında ve ruhsal olgunluğunda gizlidir. Ne yazık ki, Niğde gibi Anadolu’nun köklü şehirlerinde dahi zaman zaman karşımıza çıkan hasetlik ve kıskançlık gibi duygular hem bireysel gelişimi hem de toplumsal birlikteliği zedelemeye sonuç olarak da Niğde’ye zarar vermeye devam ediyor.
Niğde gibi küçük ve birbirini tanıyan topluluklarda, bireylerin birbirlerinin hayatlarına dair daha fazla bilgi sahibi olması doğaldır. Ancak bu durum, zamanla insanların birbirini gözlemleme alışkanlığını sağlıklı rekabetten çıkarıp “kim ne yaptı ne aldı, nereye gitti” gibi yıpratıcı bir zihinsel sürece dönüştürebiliyor. Sosyal medya da bu süreci körüklüyor. Paylaşılan bir başarı, yapılan bir seyahat ya da yeni alınan bir araba, bazı kişilerde kıskançlık duygusunu tetikleyebiliyor.
Hasetlik ve kıskançlık, sadece duygusal anlamda bireyi yıpratmakla kalmaz; aynı zamanda toplumsal ilerlemeye de ciddi zararlar verir. Kendi başarısına odaklanmak yerine başkasının başarısını küçümsemeye çalışan bireyler, üretici değil tüketici olurlar. Yardımlaşma, destek verme, tebrik etme gibi toplumu ayakta tutan değerler zayıflar. İş dünyasında iş birliği azalır, eğitim alanında bilgi paylaşımı sekteye uğrar, sosyal hayatta ise güvensizlik artar.
Öncelikle şehrin kanaat önderlerine, öğretmenlerine, gazetecilerine ve STK temsilcilerine önemli bir görev düşüyor. Kıskanmak yerine takdir etmeyi, haset etmek yerine ilham almayı öğreten bir dil kullanılmalı. Okullarda duygu yönetimi ve empati üzerine etkinlikler artırılmalı. Medyada, özellikle yerel basında, başarı hikâyelerine daha fazla yer verilerek toplumun olumlu örneklerle motive edilmesi sağlanmalı.
Her birey kendi içinde küçük bir hesaplaşma yapmalı. Başkalarının başarısı karşısında ne hissediyoruz? Neden böyle hissediyoruz? Bu duygu bize ne kazandırıyor? Gerçekçi ve samimi cevaplar, dönüşümün ilk adımıdır. Unutmayalım: Hasetlik, sadece hedefe ulaşan kişiyi değil, haset duyanı da zehirler. Kıskançlık, başkalarının ışığını kısmaz ama bizim içsel huzurumuzu söndürür.
Niğde'nin tarihine, kültürüne ve insan yapısına baktığımızda, aslında dayanışma ve vefa gibi güçlü değerler üzerine kurulu bir şehir olduğunu görürüz. Ancak bu güçlü değerler, hasetlik ve kıskançlık gibi olumsuz duygularla gölgelenmemelidir. Artık birbirimizi çekiştirmenin değil, desteklemenin; göz ucuyla bakmanın değil, el uzatmanın zamanı geldi. Çünkü bir şehir ancak insanlarının gönül genişliği kadar büyür.
