Ülkemizde son yıllarda su kıtlığı had safhaya ulaşmıştır. Su zengini olarak bildiğimiz illerde bile yaşanan su kesintileri, vatandaşlarımızı bezdirmiştir. Bu duruma artık bir çözüm yolu bulunması gerekmektedir.
Yaklaşık 20 yıl önce gazete yazılarımda bu su kıtlığına dikkat çekmiş ve iş işten geçmeden çözüm üretilmesi gerektiğini vurgulamıştım. Ancak o dönem birçok kişi, "Aman hocam, sen de çok ince şeyler düşünüyorsun" diyerek bu uyarılarımı hafife almıştı. Oysa illerdeki bu gidişat, insanların yaşamını daha da zorlaştıracak ve psikolojik olarak da olumsuz etkileyecektir.
Su hayattır. Su, insan için hava gibi olmazsa olmaz bir ihtiyaçtır. Bu nedenle alınacak her türlü tedbir, geleceğe yönelik önemli bir adım olacaktır. O yıllarda Niğde'mizi göz önünde bulundurarak açılan kuyuların bazılarının içme suyu kalitesinde olmadığını, bu yüzden kapatıldığını duyduğumda; konuyu sayın Cumhurbaşkanımıza iletmiş, kendisinin ağzından çıkacak bir sözle bile bu sorunun en azından şimdilik çözülebileceğini anlatmış ve çözüm önerimi yazmıştım.
Yine aynı noktadayım: Hadi şimdiye kadar yapılmadı diyelim ama bundan sonraki inşaatlarda su hatlarının eve iki ayrı hatla girmesi sağlanmalıdır. Birinci hat, mutfağa yani içilen suya yönelik temiz su hattı olmalı; ikinci hat ise banyo ve tuvalette kullanılan, içilmeyen su hattı olarak kullanılmalıdır. Ayrıca evlerdeki mutfak, lavabo gibi alanlardaki muslukların mutlaka sensörlü, yani el uzatıldığında akan musluklardan olması sağlanmalıdır.
Her binada, çatıdan akan yağmur sularının toplandığı 10 veya 20 tonluk depolar bulunmalı ve bu depolardaki su, evin banyo ve tuvalet hattına bağlanmalıdır. Bu sistemi 20 yıl önce de yazmıştım, bugün de aynı fikrin arkasındayım.
Sayın Cumhurbaşkanının ilgili bakana bu konuda yazılı veya sözlü talimat vermesi, gelecek nesillerin karşı karşıya kalacağı su kıtlığına karşı bir çözüm olacaktır. Belediyeler açtığı kuyularda, içme suyu kalitesinde olan suları mutlaka şehir şebekesine dahil etmelidir. Bugün vatandaş, marketlerden içme suyu almakta; çoluğunun çocuğunun rızkını su parasına vermektedir. Oysa evdeki musluktan kana kana su içebilmek, bir vatandaşın en temel hakkıdır.
Bundan böyle hiçbir su kaynağımız, yabancı şirketlere satılmamalıdır. Gerekli kanun teklifi hazırlanmalı, Meclis’ten geçirilmeli; hâlihazırda 50 yıllığına yabancı firmalara verilen su kaynaklarımızın süreleri dolduğunda bu kaynaklar devleştirilmelidir. Bir daha da hiçbir şekilde yabancı şirketlere satılmalarına izin verilmemelidir.
Türkiye’nin denizlere akan tüm tatlı suları, yapılacak kanallarla tarım alanlarına ulaştırılmalıdır. Bu çalışmaların sağlıklı bir biçimde yürütülmesi için de acilen "Su ve Ekoloji Bakanlığı" kurulmalıdır. Bu konu şakaya gelmez. Yakın gelecekte su savaşlarının çıkacağı ve bu savaşların ilk olarak bizim coğrafyamızda başlayacağı öngörülmektedir.
Su, olmazsa olmazımızdır.
Saygılarımla,
