Bir tarafta, vatandaşın okul yapılması için bağışladığı arsaya yapılan lojmanları yıkıp bir süre sonra burayı satılığa çıkaran devlet erkânı... Ve bu erkânın akıllı ileri gelenleri! Burada oturmadıkları hâlde oturuyormuş gibi göstererek ikişer ay lojman parası yatırıp, 3000 metrekarelik bu arsayı üzerlerine geçiren Millî Eğitim yöneticileri…
Yakın zamanda bu olayla ilgili olarak bakanlık müfettişlerinin gelip soruşturma yaparak Ankara’ya döndüğünü, hatta olayın adliyeye intikal ettiğini duyduk.
Diğer tarafta ise; "Burası nasıl olsa devlet malı" düşüncesiyle, “Devlet malı deniz, yiyen domuz” zihniyetini “Devlet malı deniz, yemeyen domuz”a çevirip, seneler önce yapılan lüks Bahribey Konutları’nın müteahhidi... Bu kişi, devletin arsasına yaklaşık üç metreye kadar girip apartman girişini otopark yapmış.
Dalavereyle bu arsayı alıp, üzerine 16 katlı binayı dere yatağına dikenler hemen harekete geçmiş; arsanın ölçümünü yaptırmış, diğer binanın arsaya taşan kısmını yıktırmışlar. Şu anda bu 8 katlı binaya bırakın araba girmesini, insanın bile zor girdiği bir durum söz konusu!
İşte Niğde’de vaziyet bu!
Zamanında bu Bahribey Konutları’nı yapan müteahhide, “Sen kendi arsandan nasıl çıkarsın?” diye sormayan o dönemin belediye fen işleri yetkilileri... Ve şimdilerde, bu 16 katlı binaya, hem de dere yatağına ruhsat veren eski belediye yöneticileri…
En önemlisi de burada oturmadığı hâlde burada oturuyor gibi gösterilerek Millî Eğitim’deki bazı kişilere bu rantı sağlayanlar… Ağzını açınca kul hakkından, yetim hakkından bahseden, her ortamda "dini bütün" havasına giren, camilerde ön safta yer almak için milleti yararak en öne geçen bu insanlara biz neyine güvenelim?
O yüzden soruyorum:
Bu halimize gülelim mi, ağlayalım mı?


