Tarihin tozlu sayfalarında bir zamanlar Konya'ya bağlı bir sancak olan Aksaray, Cumhuriyet'in ilk yıllarında, 1920'de vilayet olmuştu. Ancak bu statü uzun sürmedi; 1933'te vilayetliği lağvedilerek Niğde'ye ilçe olarak bağlandı. Ta ki 15 Haziran 1989'a kadar... O gün Aksaray yeniden vilayet olma onurunu yaşadı ve Niğde'den ayrılarak kendi yolunu çizmeye başladı.
Aradan geçen yıllar gösterdi ki, bu ayrılık Aksaray için bir dönüm noktası olmuş. Şehir adeta bir "Anadolu Kaplanı" misali hızla büyürken, ne yazık ki komşusu Niğde aynı dinamizmi gösteremedi, yerinde saymaya devam etti. Acı bir gerçekle yüzleşmek zorundayız: "Boynuz kulağı geçti mi?" sorusu, Niğde'nin mevcut durumu düşünüldüğünde kaçınılmaz bir hal alıyor. Üstelik Niğde, binlerce yıllık tarihi zenginliklere sahip olmasına ve Kapadokya'nın giriş kapısı konumunda bulunmasına rağmen, ne Nevşehir gibi turizmde adından söz ettirebildi ne de Aksaray gibi ekonomik bir büyüme yakalayabildi.
Peki, bu duruma kimler sebep oldu? Niğde neden bu ataleti üzerinden atamıyor? Doğa harikası Narlıgöl'ü başarılı bir şekilde sahiplenip turizm geliri elde eden Aksaray, şimdi de gözünü Niğde'nin incisi Dipsiz Kanyonu'na dikmiş durumda. Muhteşem doğasıyla büyüleyen bu kanyon da mı Aksaray'ın olacak? Niğde gerçekten sahipsiz mi, kimsesiz mi?
Bu soruların cevabını ararken, Niğde'nin siyasetine, bürokrasisine, yönetici ve seçkin sınıfına bir ayna tutmak gerekiyor. Acı ama gerçek şu ki, bu kesimler illerine sahip çıkma konusunda yeterli başarıyı gösteremiyor. Vizyon eksikliği mi, koordinasyon sorunları mı, yoksa başka nedenler mi bu başarısızlığın temelinde yatıyor, derinlemesine düşünmek zorundayız.
Bundan sonra ne yapılmalı? Öncelikle Niğde'nin tüm dinamiklerinin bir araya gelerek ortak bir vizyon oluşturması şart. Siyasetçisinden bürokratına, iş insanından sivil toplum kuruluşlarına kadar herkesin Niğde için omuz omuza vermesi gerekiyor. Tarihi ve doğal güzelliklerimizin farkına varıp, bunları etkili bir şekilde tanıtacak stratejiler geliştirmeliyiz. Kapadokya'nın giriş kapısı olma avantajımızı kullanarak turizm potansiyelimizi en üst düzeye çıkarmalıyız. Narlıgöl örneğinde olduğu gibi, Dipsiz Kanyonu ve diğer potansiyel turizm merkezlerimiz için de aynı özeni göstermeliyiz.
Unutmayalım ki, bir şehrin kaderi sadece coğrafi sınırlarıyla çizilmez. O şehri yönetenlerin, o şehirde yaşayanların vizyonu, çalışkanlığı ve sahiplenme duygusu da en az coğrafya kadar önemlidir. Niğde'nin yeniden hak ettiği yere gelebilmesi için artık silkelenme ve harekete geçme zamanı gelmiştir. Aksi takdirde, "boynuzun kulağı geçmesi" sadece bir deyim olarak kalmayacak, Niğde'nin geleceği için acı bir gerçeğe dönüşecektir.