Sürücüsüz bu teknoloji, sıfır emisyon sunarken, Türk çiftçisi için yakıt ve iş gücü maliyetinde devasa tasarruf potansiyeli taşıyor.
Japonya merkezli tarım ekipmanı devi Kubota, Osaka'da düzenlenen World Expo 2025 kapsamında, tarım teknolojisinde devrim yaratacak bir araç tanıttı. Dünyanın ilk otonom özellikli hidrojen yakıt hücresiyle çalışan sürücüsüz traktörü. Bu gelişme, hem karbon emisyonlarını azaltma hem de küresel iş gücü açığını kapatma hedefi taşımasının yanı sıra, özellikle Türk çiftçisi için de büyük bir fırsatın kapısını aralıyor.
YAKITTAN VE İŞ GÜCÜNDEN TASARRUF DÖNEMİ BAŞLIYOR
Kubota'nın "su ile çalışan" olarak da anılan hidrojen teknolojisi, tarımda devasa bir tasarruf potansiyeli sunuyor. Hidrojen yakıt hücreleri, hidrojen ve oksijenin birleşmesiyle elektrik üreterek sadece su ve ısı açığa çıkarıyor, bu da sıfır emisyon anlamına geliyor.
Türk çiftçisi için bu traktörün en büyük avantajları şunlar: Yakıt Maliyeti Tasarrufu: Hidrojen gücü sayesinde geleneksel dizel yakıta olan bağımlılık ortadan kalkacak, bu da uzun vadede yakıt maliyetlerini büyük ölçüde düşürecek.
İş Gücü Verimliliği: Tamamen sürücüsüz ve otonom çalışabilme özelliği sayesinde, traktör uzaktan kontrol edilebiliyor. Böylece çiftçiler, özellikle hasat dönemindeki iş gücü eksikliği sorununa temiz bir çözüm bulabilecek.
YAPAY ZEKA DESTEKLİ DEV TRAKTÖRÜN ÖZELLİKLERİ
Kubota’nın çığır açan traktörü, yapay zeka ve sıfır emisyon gücünü birleştiriyor. 100 beygir gücündeki bu teknoloji harikası aracın öne çıkan bazı özellikleri:
Güç ve Süreklilik: 100 beygir gücünde olan traktör, yakıt hücresi sistemi sayesinde tek bir dolumla yaklaşık yarım gün (4 saatten fazla) kesintisiz çalışabiliyor.
Tam Otonomi: 4,4 metre uzunluğundaki bu dev araçta sürücü koltuğu bulunmuyor; tüm kontroller uzaktan gerçekleştiriliyor.
Güvenlik: Yapay zeka destekli kameralar, tarlada insan veya herhangi bir engel tespit ettiğinde traktörün otomatik olarak durmasını sağlıyor.
Kubota, bu devrim niteliğindeki traktörü kısa süre içinde saha testlerine çıkaracağını açıkladı. Bu tip çözümler, Japonya başta olmak üzere tarımda iş gücü eksikliği yaşayan ve sürdürülebilirliğe önem veren tüm ülkeler için büyük bir umut kaynağı oluyor.
